Zeytindağı, insanın kanını donduran tarihi bir süreci, "bir imparatorluğun çöküşünü" o zamana göre en duru Türkçe ile karşımıza getiriyor. Kitapta Mehmetçiğin Yemen'de, Aden'de, Kanal'da, Gazze'de, Arap Çölleri'nde nasıl kırıldığını, yenilgiden sonra bir vagon dolusu "mecidiye altınını" bile nasıl bıraktığımızı hayretler içerisinde okuyacaksınız.
Cemal Paşa'nın emir subayı olarak, o günlerde en yakınında olan Falih Rıfkı, Zeytindağı kitabıyla tarihimize bir ibret belgesi bırakırken, her biri bir destan olabilecek, askerlerin günlükleri ve adeta kumar masasında kaybedilen Ahmetlerin, Mehmetlerin hikâyeleri tüylerinizi ürpertecek.
"Osmanlının son dönemlerini anlatan Zeytindağı isimli kitabı gençlerimiz mutlaka okusunlar."
-Recep Tayyip Erdoğan (Cumhurbaşkanı)
"Bu kitabı okumak âdeta bir borçtur ve bir vazifedir."
-Behçet Kemal Çağlar
"Falih Rıfkı'nın son eseri Zeytindağı, Cumhuriyet devri edebiyatının en büyük hâdiselerinden birini teşkil etti. Falih Rıfkı'nın bize hatırlattığı devir, Türk milletinin geçirdiği ve geçirebileceği felâket devirlerinin en facialısı, en dehşetlisi ve ruha en çok bezginlik verenidir. Eğer, muharririn keskin ve yüksek zekâsı bu devir üstüne berrak bir aydınlık gibi aksetmemiş olsaydı, biz ona doğru başımızı çevirip tekrar bakmak arzu ve cesaretini kendimizde bulamayacaktık.
-Yakup Kadri Karaosmanoğlu
"Zeytindağı'nı seve seve okudum. Zaten başladıktan sonra bırakmak kabil değil. Bence bu yeni kitabında Falih Rıfkı'nın üslûbu, öbür kitaplarından daha göz kamaştırıcıdır ve zannedersem en güzel hâline vâsıl olmuştur. Zeytindağı, bugünkü Türkçe ile ne kadar kuvvetli anlatım yapılabileceğine sağlam bir delildir."
-Nurullah Ataç
Falih Rıfkı Atay 1894 yılında İstanbul’da doğmuştur. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesini bitirdi. 1908 yılındaki devrimden sonra dönemin ünlü gazetesi olan Tanin’de gazeteciliğe başladı. Çeşitl...
Falih Rıfkı’nın bu anı kitabını yer yer gözlerim yaşararak okudum. Diğer yorumlarda da kitabın harpte yaşananları anlamak için ne kadar değerli olduğundan bahsedilmiş ancak bence en önemli kıymeti aslında savaşı bizzat cephede yaşayan askerlerin anılarının ne kadar az olduğundan geliyor. O dönemde imparatorluk içerisinde okuma yazma oranının düşüklüğü göz önüne alındığında cephelerde yalnızca bir avuç okuma yazma bilen subayın hatıralarına ulaşabiliyoruz. Onun dışında savaşan yüzbinlerce erin ne hissettiği, nelerle karşılaştığını ne yazık ki bilemiyoruz. Bu tür anı kitapları o sebeple değerli, Falih Rıfkı yaşanmış olaylardan Suriye, Filistin cephesini etkileyici bir şekilde anlatıyor. Her birimiz için bu kitaptan çıkarılması gereken çok fazla ders var. Benim çıkardığım dersi kitaptan alıntıladığım aşağıdaki bölümde bulabilirsiniz. “Türk enerjisi ancak planlaşmış, nizamlaşmış, inzibatlaşmış bir çarka takıldığı zaman mucizeler doğurur. Hiçbir tarafı yapılmamış olan bir vatanın bayrağı Kahire’ye dikilmek için havaya giden bu enerji, boş anadoluyu zengin ve ümranlı bir vatan yapmak için hiçbir vakit kullanılmadı. Türk, harpte kullanılmış, kıymetlendirmiş, destanlaştırılmış, sulhte ise bırakılmıştır. “En iyi çelikten yapılan, demiri et gibi kesen bu kılıç, sulh kılıfının içinde paslandırılmış, tekrar fırsat çıktığı zaman kanda yıkanmış ve ateşte parlatılmıştır.” Şöyle bağıranlar: - Altın değeri ormanlarımız işlenmiyor. - Paha biçilmez madenlerimiz toprak altında yatıyor. - Dünya değeri mahsullerimiz tekniksizlikten ölüyor. Haksızsınız: biz, ormanlarımızı, madenlerimizi, mahsullerimizi ve sanayimizi değil, biz Türk’ümüzü işletmiyoruz.”